İnsanlar yaşlandıkça daha çok sağlık problemi yaşamaya başlıyor ve sağlıklı beslenmeye gösterdikleri önem de artıyor. Yüksek tansiyon, obezite, tip 2 diyabet, kalp ve damar hastalıkları riskinden korunmak isteyen insanlar, en sağlıklı gıdaları arıyor. İnsanları en çok etkileyen ve en çok korkulan hastalıklar arasında ayrıca beyin rahatsızlıkları da bulunuyor. Beyin vücudumuzun en önemli organlarından biri arasında yer alıyor. Beyin sağlığı bozulduğunda vücudun dengesinde de problemler ortaya çıkabiliyor.
Beynimiz gün içinde yaptığımız alışkanlıklar yüzünden hızla yaşlanabilir ya da günlük hayatta tükettiğimiz besinler beynimizi doğrudan etkileyebilir. Bazı besinler beynimiz için büyük fayda sağlarken bazı besinler de beynimize doğrudan zarar vermektedir. Peki beyin sağlığımız için hangi besinler tüketmeliyiz ve hangi besinleri tüketmemeliyiz? İşte beyin sağlığımızı etkileyen yararlı ve zararlı besinler…
İYOT
Boyundaki tiroid bezinden salınan tiroid hormonları içerisinde yer alan önemli minerallerden biri olan iyotun yeterli miktarda alımı her yaş için önemlidir. Hamilelik sürecinde orta düzeyde iyot eksikliği bile fetüsün beyin gelişimi üzerinde kalıcı etki bırakabilir.
Bu dönemde yetersizliğe bağlı temel hastalık zeka geriliği, şaşılık ve sağırlık ile karakterize kretenizmdir. Ayrıca iyot tüketimi yetersiz olan annelerin çocukları daha düşük doğum ağırlığına sahip olmaya meyillidir ve yaşama ihtimalleri sağlıklı çocuklara oranla daha azdır. Çocuğun hayatının ilk iki yılında iyottan yetersiz beslenmesi bilişsel ve motor gelişimin gecikmesine neden olarak konuşma, öğrenme, okuma ve davranış bozuklukları oluşturabilir.
Tiroid hormonlarının bileşiminde bulunan iyot ayrıca vücudun enerji metabolizmasını da düzenler.
Tiroid bezinin az çalışması ve tiroid yapımı için gerekli iyotun yetersizliği sonucunda vücut dokuları için gerekli tiroid hormonu salgılanamaz ve tiroid hormon seviyesi düşer. Metabolizma yavaşlar, kabızlık oluşur.
Kan yağları fazla yakılamaz, kolesterol ve kan yağları yükselir. Bu nedenle hipotiroidi hastaları kilo vermekte sağlıklı bireylere kıyasla zorluk yaşar. Yetişkinlerde iyot eksikliği ile karakterize guatr hastalığı da sıklıkla görülmektedir.
TUZDA VE TOPRAKTA BULUNUR
İyot doğada tuzlu sularda ve çeşitli topraklarda bulunur. Su ve toprağında yeterli miktarda iyot bulunmayan ülkelerde iyotlanmış sofra tuzlarıyla gereksinim karşılanır. Başlıca kaynakları deniz ürünleri, deniz yosunları ve iyotlu tuzdur
MAGNEZYUM
Vücutta iskelet, kas, kan ve dokularda en çok bulunan minerallerden biri de magnezyum. Özellikle kalp ve beyinde diğer dokulardan daha yoğun bulunması, nörolojik ve kardiyak sağlık üzerinde etkili olmasını sağlar. Magnezyum 300’den fazla enzimin yapısına katılarak doku ve organlardaki biyolojik reaksiyonu gerçekleştirir. Enerji üretiminde, besin öğelerinin metabolizmasında, kas ve sinirlerin uyarılmasında, glikoz kontrolünde, kan basıncının düzenlenmesinde görev alır.
UZUN SÜRELİ HAFIZAYI DESTEKLER
Magnezyum beyin hücreleri arasında bağlantıyı sağlayan sinapsları güçlendirir ve beyindeki hipokampüs bölgesince denetlenen uzun dönemli belleğin sürdürülmesini sağlar. Magnezyum eksikliği durumunda hatırlama ve konsantrasyon problemleri oluşabilir. Ayrıca yapılan araştırmalarda magnezyumun Alzheimer hastalığında oluşan amiloid plakları yüzde 36 oranında azaltabileceği; bununla birlikte Parkinson, multiple skleroz gibi nörolojik hastalıkların tümünde etkin olduğu ortaya konulmuştur. Magnezyum duygudurumu ve stresi de düzenler, bu nedenle eksiklik durumunda depresyona, anksiyeteye ve aşırı telaşlanmaya eğilim gözlenir. Diğer bir yandan kronik stres varlığı da magnezyum seviyesini düşürür.
HAYVANSAL VE BiTKİSEL KAYNAKLARI
Magnezyum doğada hayvansal ve bitkisel kaynaklarda bulunan bir mineraldir. Toprakta magnezyum eksik ise o topraklarda yetişen besinler de magnezyumdan fakir kaynaklar olur. Kuru baklagiller, badem, ceviz, fındık, fıstık gibi yağlı tohumlar, koyu yeşil yapraklı sebzeler, tam tahıl ürünleri, magnezyumdan zengin kaynaklardır.
ÇİNKO
Bir diğer önemli mineral çinko vücutta en fazla karaciğer, pankreas, böbrekler, kemik ve epitelyum dokularda bulunur. Birçok enzimin yapısına katılan çinko büyüme ve cinsiyet organlarının gelişiminde, görme işlevinde, bağışıklığın oluşmasında oldukça etkindir. Bununla birlikte özellikle beyin fonksiyonlarında büyük role sahiptir.
KAN-BEYiN BARIYERİNİ GÜÇLENDİRİR
Çinko beyni toksik ajanlardan ve yabancı maddelerden korur. Eksikliğinde kan-beyin bariyerinin geçirgenliği artar ve beyin bakteri, virüs maruziyeti ile karşı karşıya kalır. Çinko seviyesinin azalmasıyla şizofreni hastalığı arasındaki bağlantı da bazı çalışmalarla gösterilmiştir. Ayrıca çinko yetersizliğinin okul çağı çocuklarda hiperaktivite semptomlarının artmasına neden olabileceği bildirilmiştir.
SOĞUK ALGINLIĞINA KARŞI KORUR
Çinko, T lenfositler gibi vücudun bağışıklık elemanlarını devreye sokarak üst solunum yolu enfeksiyonlarını daha kısa sürede atlatmanıza yardımcı olur. Bir araştırmada, çinkonun öksürme, hapşırma, baş ağrısı, ateş gibi soğuk algınlığı semptomlarını yüzde 40 oranında azalttığı bulunmuştur.
ETTE DE VAR YUMURTADA DA
Et, karaciğer, yumurta ve deniz ürünleri en yüksek çinko içeriğine sahip besinlerdir. Bunların yanında kuru baklagiller, yağlı tohumlar da çinkonun iyi kaynaklarıdır.
Prof. Dr. Esra Kaytan Sağlam, kanser tedavisinde gereksiz tetkik ve tedavilerden kaçınmak gerektiğine dikkati çekerek, Türkiye’de tetkik sayısının yüksek olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Sağlam, gelir grubuna göre hastalıkların çeşitlilik gösterdiğini ifade ederek, “Prostat kanseri iyi beslenen, yüksek protein alan, salam, sosis ürünler yiyen obez grubun hastalığı.
Akciğer kanserleri ise daha zayıf olanların hastalığı gibi oluyor. Yemek borusu ve mide tümörlerinin yurdumuzda en çok görüldüğü bölgeler ise Van, Doğubayazıt, Bitlis, Erzurum. Gelir düzeyi düşük ve beslenme alışkanlıkları farklı grupta” dedi.
“PEKMEZ, HURMA VE İNCİRDEN ALINAN ŞEKERLE BESLENEBİLİRİZ”
Kanser tedavisinde doğru beslemenin önemine işaret eden Sağlam, doğal yollarla üretilmemiş ve işlenmiş bütün gıdalardan uzak durulması gerektiğini hatırlattı.
Yoğurdun, yiyeceklerin içindeki zehirleri tutarak kaynakları yenilediğini belirten Sağlam, “Yumurta da uygun koşullarda üretildiği takdirde mutlaka alınması gereken bir gıdadır.
Kuşkusuz tavuk için de aynı kural geçerli olup gerçek tavuk çok kıymetli bir gıdadır ve şifa vericidir. Yarı sentetik et olarak üretildiğinde bunun faydası yoktur” uyarısında bulundu.
Sağlam, şöyle devam etti: “Hamur işleri kesinlikle yenilmemeli. Şeker hayatımızdan hemen hemen çıkarılması gereken gıdalardandır. Makul ölçülerde tüketildiğinde bal, meyve ya da pekmezden alınan şekerden bir zarar gelmez.
O nedenle ‘şekerden tamamen uzak durulmalıdır’ diye bir düşünce tartışmalıdır. Balı kahvaltıda tüketirseniz sorun yok, ama kaşık kaşık yerseniz zararlı olması kaçınılmazdır.”
“Sıfır şeker” in uygun olmadığına dikkati çeken Sağlam, “Yemek borusu tümörü olan hasta zayıf, yutamıyor, hiçbir şey boğazından geçemiyor. Hastalarımın yüzde 90’ı ‘kanser oldum ama şekeri bıraktım’ diye geliyor. Sıfır şeker yiyip zaten beslenemeyen, yutamayan, zayıf hastaları bizim beslememiz daha da zor. Hastanın sağlam olması lazım ki tedaviyi kaldırabilsin. Sıfır şeker bizim işimizi çok zorlaştırıyor” dedi.
Sağlam, beyaz işlenmiş şeker yerine dondurma, pekmez, hurma ve incirden alınan şekerle beslenmeyi önerdi.
Sağlam, zerdeçal ve kanser ilişkisine yönelik de “Zerdeçal kullanarak hiçbir hastalıkta, hastalıklı bölgenin lokal kontrolünü artıran bir çalışma yok. Sağ kalımı uzatan bir çalışma yok. Ancak yan etkileri azaltmakta etkili olabileceğine yönelik bir çalışma var” açıklamasında bulundu.
PALM YAĞINA DİKKAT!
Kongrenin Bilimsel Program Sekreteri Prof. Dr. Gökhan Özyiğit de şeker ve kanser ilişkisine yönelik, şunları kaydetti: “Ben ‘Şeker, kanseri beslemez’ demeyeceğim.
Şeker dolaylı olarak kanser yapabilir ama erişkinlerde şekeri kaçırdığınızda obezite olur ve obezite kanserin bilinen sebeplerinden biridir ama kanserli bir hücrenin sadece şekere ihtiyacı yok.
Protein ve yağ da var. O nedenle özellikle çocukluk çağında karbonhidrat, yağ ve proteinin dengeli alınması şart. Beynin en önemli gıdası glikozdur ama bu da mısırdan üretilmiş olan değil. Çünkü onların doyma denilen hissi engellediğini net biliyoruz.”
Palm yağından da uzak durulması gerektiğini ifade eden Özyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Palm yağlarının, kanserli farelerde, yayılımı 8-10 kat arttırdığını ve kanserin çok daha hızlı büyüdüğünü gösteren kanıtlar elde edildi ve sonuçları bilimsel dergilerde yayımlandı. Bu nedenle, palm yağı, fruktoz bazlı şekerlerden uzak durulmalı.
Aynı şekilde Dünya Sağlık Örgütü, bütün salam, sosis ve sucuk gibi işlenmiş et ürünlerini sigarayla aynı düzeyde birinci kategoride kanserojen olarak ilan etti. Bir maddenin kanser yapabilmesi için sürekli kullanılması önemli. Her gün maruz kalındığında, bağışıklık sistemi buna yetişemiyor ve temizleyemiyor.
Nadiren yapılması halinde, kişinin düzgün bir bağışıklık sistemi varsa temizlik yapılabiliyor. Bu nedenle aşırıya kaçılmadan ve haftada bir tüketilebilir. Her gün tüketildiğinde yüzde 18’in üzerinde kanser riski artıyor. Hala yüzde 100 demiyoruz ama kanser riskini artırıyor.”
BEYNİ BİTİREN ZEHİR LİSTESİ
Yeni bir araştırmaya göre; yağlı ve şekerli bir diyet sadece dört gün içinde hafızanıza, dikkatinize ve ruh halinize zarar verebilir.
Nöroloji Akademisi tarafından yapılan araştırmaya göre; yağlı ve şekerli gıdalar zararlı, öyle ki dört gün içinde hafızaya zarar verebiliyor.
Çalışmada, 4 gün boyunca kahvaltıda yüksek yağlı ve şekerli yiyen katılımcıların verileri incelendi. Yağ ve şeker içeren beslenme programının kişinin düşünme ve hatırlama gibi becerilerini kötü yönde etkileyerek bilişsel sağlığını bozduğu belirlendi.
Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir başka deney ise, yüksek yağlı diyetin beş gün boyunca tüketildiğinde, dikkat ve hafıza fonksiyonunun yanı sıra ruh hali değişimlerine de yol açtığını gösterdi.
Aşırı kilolu olmak, pek çok kişi için sadece kendisine uygun kıyafetler bulma mücadelesi değil. Aşırı kilo, tüm vücudu etkileyen bir gerçek. Kalp krizi ve diyabet görülme olasılığı bu kişilerde oldukça fazla. Ancak uzmanlara göre bu açıklama, ince insanların rahat bir nefes alabileceği anlamına gelmiyor.
Hem Circulation hem de Lancet dergisinde yayınlanan araştırmaya göre; sağlıklı bir görünüm, sağlıklı bir bedene sahip olduğunuz anlamına gelmiyor. Eğer zayıfsanız ama yine de sağlıksız bir diyetiniz varsa ve egzersiz yapmaktan kaçınıyorsanız hala kanser, kalp krizi ve diyabet riski altındasınız.
Eatthis.com insan sağlığına zarar veren 30 ürünü açıkladı. Açıkladığı 30 besinin yanı sıra, ürünlerin içindeki zararlı maddeleri de belirtti.
Mikrodalga patlamış mısırı
Zararlı içerik: Trans yağlar
Trans yağ kanımızda bulunan “HDL” adı verilen iyi kolesterolü düşürürken, “LDL” adı verilen kötü kolesterolün artmasına neden olur. Bu durum kalp krizi riskini artırır.
Tavuk nugget
Zararlı içerik: Digliserid, Red #40 (gıda boyası), karajenan
Gıda boyasının özellikler çocuklarda öğrenme yetilerine olumsuz etkisi olduğu ve hafızayı etkilediği ortaya koyulmuştur. Aşırı kullanılan gıda boyalarının DNA’nın yapısını bozduğu, dolayısıyla genetik bozulmalara yol açtığı ortaya çıkmıştır.
İşlenmiş et
Zararlı içerik: Nitrat, aşırı tuz
Çocuklar üzerinde yapılan bir çalışma sonucunda, 105 mg (litre başına) nitrat içeren sudan içen bireylerin 8 mg nitrat içeren sudan içenlere nazaran, görsel ve işitsel uyaranlara yanıt olarak ortaya çıkan şartlı motor reflekslerinde yavaşlama gözlemlenmiştir.
Aşırı yağda kızartılmış yiyecekler
Zararlı içerik: Hidrojenize yağ
Trans yağ asidi içeren gıdalar da kolesterolü yükseltir. Bu yağ çeşidi özellikle hidrojene nebati yağlarda bunur. Bilindiği gibi sıvı bitkisel yağlar hidrojenizasyon işleminde geçirilerek katı yağ haline getirilir. Trans yağ asitleri bu işlem sırasında oluşur ve ayçiçek yağı gibi başta zararsız bir bitkisel yağı zararlı bir hale getirir. Beslenme uzmanları; trans yağların kalp ve damar hastalıklarını tetiklediğini, aynı zamanda kansere yol açma riski taşıdıklarını belirtiyor.
Beyaz un
Zararlı içerik: Klor dioksit
Beyaz ekmek, vücut Ph’ını düşüren yani vücudu asidik hale getiren bir besin. Bilindiği gibi vücut Ph’ı bir miktar alkali karakterdedir. Bu değer ( Yaklaşık 8 değeri ) ne kadar düşerse vücutta bir takım anormallikler ortaya çıkmakta, kilo alımı kolaylaşmakta, vücut daha hızlı yağlanmaktadır.
Cips
Zararlı içerik: Monosodyum glutamat
Monosodyum glutamat gıdalarda genellikle lezzet arttırıcı olarak kullanılmaktadır. Bu madde vücuda alındığında tükürük bezleri salgısını etkileyerek tükürük salgısını arttırır. Böylece gıdanın lezzet özellikleri artar tüketen de daha hızlı ve daha sık yeme isteği uyanır. MSG bir bakıma nörotoksindir. Yani sinir hücrelerine zarar vermektedir. Bu yüzden merkezi sinir sistemini tahribata uğratarak alzheimer, parkinson ve epilepsi gibi hastalıklara neden olabilmektedir.
Tatlandırıcı
Zararlı içerik: Sukraloz
Yapılan araştırmalarda hormonal sistem dengesini bozduğu söylenmektedir.Yağ yakıcı hormon olan leptin sistemini bozmaktadır.İlerde meydana gelecek olan kilo sorunlarının sebebi olarak gösterilebilir.Çünkü vücudun tanıdığı bir şeker çeşidi değildir.
Beyaz şeker
Günümüzün önemli hastalıklarından biri olan obezitenin temel nedeni, aşırı şeker tüketmek. Yapılan çalışmalar açıkça gösteriyor ki fazla miktarlarda ve devamlı olarak şeker tüketildiğinde karaciğer şekerin bileşeni olan fruktozu yağ olarak depoluyor. Bunun sonucunda da özellikle bel çevresinde yağlanma hızla artıyor.
Şekerlemeler
Zararlı içerik: Yapay boya, fazla şeker, doymuş yağ
Sentetik gıda renkleri, yiyeceklerin görsel açıdan çekici görünmesi ve daha fazla iştah açıcı görünmesi için katkı maddesi olarak yaygınca kullanılır. Yaygın olarak kullanılan yiyecek renklerinin bazıları Yeşil, Kırmızı, Turuncu vb. renklerdir. DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu), sentetik gıda renklerinin kullanımı ile ilişkilendirilmiştir.
Kahve kreması
Zararlı içerik: Titanyum dioksit, trans yağlar ve şeker
Beyaz un, sofra tuzu, şeker, sakız, diş macunu, sabun, deterjanlar, kimyasal ilaçlar, vitamin hapları, şekerleme, karbonat, kabartma tozu gibi ürünlerde titanyum dioksit kullanılmaktadır. Işığı yansıtıcılık, beyazlık ve kapatıcılık gibi özelliklere sahip olmasından boya sanayinde ve beyazlaştırıcı, kalınlaştırıcı, güneş ışığını kesme özelliğine sahip kozmetiklerde kullanılmaktadırlar.
Sosisli sandviç
Zararlı içerik: Yüksek tuz, Orange B (gıda boyası)
Çocuklarda obezite, erkek ergenlik, göz bozukluğu ve psikolojik bozukluklara yol açan sosis için kadınlarda rahim ve meme kanseri riskini 3 katına çıkardığını bilimsel veriler ışığında görebilmek mümkündür. Tüm bu sebeplere bağlı olarak sosis ve benzeri gıdalardan uzak durmanın ömrünüzün daha uzun ve sağlıklı olması bakımından öneme sahip olduğunu söyleyebilmek mümkündür.
Dondurulmuş balık ve deniz ürünleri
Zararlı içerik: Tert-bütilhidrokinon
Dondurulmuş balık tüketirken lezzet açısından çok bir fark olmamakla birlikte balığın çözülüp tekrar dondurulmasını önlemek en temel nokta. Dondurulmuş balığı çözdükten sonra tekrar dondurmak veya uzun süre bekletmek içerisinde zararlı bakteriler üremesine neden oluyor. Bu sebeple dondurulmuş balık tüketirken bu noktaya dikkat etmek önemli.
Margarin
Zararlı içerik: Potasyum sorbat, trans yağ, soya yağı, gıda boyası
Şekerli kahvaltılık gevrek
Zararlı içerik: İşlenmiş karbonhidrat ve şeker.
Hazır Turşu
Zararlı içerik: Yüksek tuz ve potasyum benzoat (koruyucu katkı madde)
Hindi
Zararlı içerik: Arsenik
İşlenmiş somon
Zararlı içerik: PCB (Poliklorlu bifenil)
Muffin
Zararlı içerik: Soya yağı, yüksek fruktozlu mısır şurubu ve trans yağlar
Yapay çikolatayla kaplanmış gıdalar
Zararlı içerik: Polisorbat 60
Sağlıksız şartlarda kurutulmuş meyve
Zararlı içerik: Sülfit
Pankek şurubu
Zararlı içerik: Yüksek fruktozlu mısır şurubu
Endüstriyel şartlarda üretilmiş dondurma
Zararlı içerik: Soya yağı, titanyum dioksit, yapay renklendirici
Salata sosu
Zararlı içerik: Sodyum karboksimetil selüloz
Granola bar
Zararlı içerik: Şeker, mısır şurubu, sorbitol (yapay tatlandırıcı), soya yağı ve BHT
Konserve çorba
Zararlı içerik: Monosodyum glutamat
Bulyon küpleri
Zararlı içerik: Monosodyum glutamat
Dondurulmuş ara sıcak
Zararlı içerik: Sodyum, trans yağlar
Jöle
Zararlı içerik: Şeker, gıda boyası ve pektin
Paketlenmiş smoothie
Zararlı içerik: Fruktoz, ksantan sakızı
Sporcu içeceği
Zararlı içerik: Yapay boya, ağaç reçinesi
Son yılların en önemli tartışma konularından biri olan metallerin vücudumuz ve özellikle beynimiz üzerindeki olumsuz etkilerini Diyetisyen Emre Uzun ayrıntılı bir şekilde anlattı. Diyetisyen Emre Uzun’un metal tahribatına karşı iki tarif verdi… Vücut sağlığımız için demir, bakır ve çinkoya ihtiyaç duyarız. Kalbimiz bu metaller sayesinde düzenli çalışır, diş ve kemik yapımız, kas fonksiyonlarımız, üreme ve dolaşım sistemimiz, hücre gelişimimiz de demir, bakır, çinko gibi mikro besin ögeleriyle sağlıklı çalışır.
Bu metalleri fazla almak ise vücutta toksik etki yaratır ve beynimizi olumsuz etkiler.
Önemli olan, doğru metali doğru şekilde ve yeterli miktarda alabilmektir…
DEMİR
Yetişkinlerin günlük demir ihtiyacı 9 mg’dır. Vücutta kırmızı kan hücrelerine rengini veren, oksijen taşınmasını sağlayan ve gerçekte bir protein türü olan hemoglobin içinde yer alır. Hemoglobin düzeyi ile bilişsel işlev arasındaki ilişki ise önemli. Buna göre hemoglobin seviyesi yeterliyse kişi bilişsel testlerde iyi performans gösteriyor.
İşte yüksek miktarda demir bulunduran besinler…
SAKATATLAR
ETLER
PEKMEZ
KURU MEYVELER
SUSAM
KURU BAKLAGİLLER
KURU DOMATES
PATLICAN
Düşükse testlerde iyi performans gösteremiyor. Hemoglobin seviyeleri yüksek olanlar ise kötü performans sergiliyor! Farklı bir ifadeyle kanınızda hemoglobin seviyesi yüksek olacağına düşük olsun, daha iyi!
Ayrıca vücut, alınan fazla demiri atamadığı için dokularda ve organlarda birikmeye başlıyor. Ortaya çıkan da yorgunluk, güçsüzlük, ağrı ile kendini gösteren kalp hastalığı, diyabet, karaciğer hasarı hatta arterit olabiliyor.
BAKIR
Yetişkinler günde 900 mcg (mikrogram) bakıra ihtiyaç duyar. Tahıllar ve diğer sebzelerde orta miktarda; süt ve taze meyvelerde ise çok az miktarda bulunan bakır sakatatlar, etler, susam, kuru baklagillerle birlikte aşağıdaki besinlerde de yüksek miktarda bulunur.
BALIK
FISTIK
KAKAO
YUMURTA
YEŞİL SEBZELER
Bakır, vücudumuzdaki bazı enzimler için gereklidir. Ancak bakır oksitlenebildiği yani paslanabildiği için tehlikeli…
Fazla alınan bakır da vücut içinde oksitlenerek serbest radikallerin, yani yıkıcı oksijen moleküllerinin üretimini başlatabiliyor. Bu da beyin hücrelerine zarar verip yaşlanmayı hızlandırıyor.
Sinir sistemi, öğrenme süreci, beyin ve hafıza üzerine toksik etkilere yol açabiliyor, kişiyi Alzheimer’a açık hale getiriyor. Tıpkı demirdeki gibi: Normalden azsa sorun var ama normalden yüksekse çok daha büyük bir sorun var!
ÇİNKO
Yetişkinlerin günlük çinko ihtiyacı 3 mg… Sakatatlar, etler, balık, gibi besinlerin yanı sıra fazlaca bulunduğu besinler..
BADEM İÇİ
KABAK ÇEKİRDEĞİ
BUĞDAY RUŞEYM
CEVİZ İÇİ
PEYNİR
Beyin hücreleri birbiriyle iletişim kurmak için çinkoyu kullanıyorlar ancak fazla alınan çinko hem toksik hale geliyor hem de beyinde plak oluşumuna zemin hazırlıyor.
METALLERİ NEREDEN ALIYORUZ? NASIL KORUNURUZ?
Su tesisatları: Evimize suyu taşıyan boruların bakır ve pirinç ile döşenmesi, bunların paslanıp içme sularına bakır ve çok daha farklı metaller geçirmesine neden olabiliyor. Biz musluktan akan suyun hijyenik olup olmadığına dikkat ederken bu detayı atlıyoruz. En iyisi emin değilseniz damacana suyu kullanmak!
Demir ve bakır mutfak eşyaları: Bu tür tencere tava vb. içinde yapılan yemeklere bir miktar metal geçerek vücuda alınabiliyor. Bakır tavalar, cezveler; demir biftek tavaları vb. bunlara örnek… En iyisi çelik, borcam, seramik pişirme kapları kullanmak.
Multivitaminler: Pek çok multivitaminde demir, bakır ve çinko yer alıyor ve çoğu da günlük demir, bakır ve çinko ihtiyacımızın tamamını hatta daha fazlasını karşılayabilecek seviyede… Multivitamin alacağınız zaman en doğrusu hangi metalleri içerdiğini kontrol etmek, mümkünse içerisinde metal bulunmayanlarını almak…
İşlenmiş gıdalar: Öyle ya da böyle işlemden geçmiş tüm gıda maddelerinde metaller bulunabilir. Örneğin kahvaltılık gevreklerde. meyve sularında, fermente gıdalarda… Bu gıdalar, günlük gereksinimden çok daha fazla metalin vücudumuza girme sebebidir. Yapmanız gereken, işlenmiş ürünler alacağınız zaman etiketlerinde yazan bileşenleri incelemek…
Sakatatlar: Dalak, ciğer gibi organ etleri ve kabuklu deniz ürünleri (ıstakoz, yengeç vb.) çok fazla miktarda metal içerir. Bu da vücudun ihtiyacı olandan çok daha fazla demir gibi metallerin vücuda alınmasına, sonrasında da toksik etkilere sebep olur. En doğrusu sebze tüketimini artırmak ve yeşil yapraklı sebzelerle kuru baklagillere yönelmek…
BEYİN FONKSİYONLARINIZI BU İKİ BASİT TARİFLE DESTEKLEYİN
Bilişsel Fonksiyonu Artıran Salata
Malzemeler: Ispanak, roka, domates, biber, chia çekirdeği, avokado, 1 tatlı kaşığı sızma zeytinyağı, tuz, karabiber, kıyılmış çiğ sarımsak, limon.
Yapılışı: Bütün sebzeleri iyice yıkayın. Hepsini küçük küçük bir kâseye doğrayın. Üzerine de 1 tatlı kaşığı sızma zeytinyağı ilâve edin. Salatanız hazır!
Bilişsel Fonksiyonu Artıran Çorba
Malzemeler: 1 adet orta boy soğan, 2 diş sarımsak, 1 adet havuç, 2 orta boy patates, 2 adet kırmızı biber, 1 tatlı kaşığı zeytinyağı, 1 tutam nane-maydanoz.
Yapılışı: Tüm malzemeleri tencereye koyduktan sonra sebzelerin üstünü kapatacak kadar su ilave edin. Pişinceye kadar bekleyin. Piştikten sonra blender’dan geçirip servis yapın.
Kaynak:sabah.com.tr